25.10.2010

Sevgili Max Azria bize acı, sadece insanız!

Dün bi elbise beğendim, dizin 5-6cm üstünde biten, ve annem çok kısa olduğu için o elbiseyi almamı engelledi. Mon dieu ne kadar da conservatrice... Neyse aile muhafazakar ama kız değil. 4 hadi diyelim 5 sene sonra bir dolap mini etek/elbise, dar bluz ve kot edinip 3-5 tane de aile içinde giyecek kıyafet ayırıcam. Hıhı evet. Neyse konumuza dönelim. 


Bu designerlar bana hiç acımıyor. Bir an önce avukat olup bisürü para kazanıp hepsiyle elbise alasım geldi, benim bile. OF! Tabi bu elbiselere yakışmak için güzel bi liposuction seansı da lazım ama, kısmet:D! Bu yeni bi haber değil ama wishlistimde olan bikaç bişeyden biri de Herve Leger'ın bandage dress denen şeyleridir. Gossip girl'de serena filan giyer bunları, kızın vücudu güzel neden giymesin ki? Of neyse. Rivayete göre içine sığanları 1 bedene yakın küçültüyomuş zaten içine bişey de giyilmiyomuş, yapışma derecesini siz düşünün.


Ama bi bakın yaaa tapılası değil mi? Ben topuklu üstünde yürüyemesem de becerebilsem bir adet louboutin'i bunlarla eşlesem benden daha pahalı az kadın olur türkiyede. Valla bak. totali 4-5 bin tele eder onların. :)



GIEF! diye bağırmak istiyorum sevgili okuyanlar:( 

 

27.09.2010

Birazcık da kendim için ağlamak istiyorum

Hayatımı aslında zorlaştıran yine ben olduğum için. Yok mu değiştiremediğim şeyler, insanlar var elbette ama bunlardan birisi hariç diğerleriyle olan ilişkilerim benim elimde. Hiç kendi yararıma olan şeyleri yapmıyorum ama. Gitmiyorum gitmek en iyi seçenekken.

O bir adanın içindeki siren benim için. Yaklaşmamı istemiyor, gerçek yüzünü gördüğümde ve canavar olduğunu anladığımda onu öldürürüm diyedir belki, ama gitmeme de izin vermiyor. Ne zaman adanın açıklarından uzaklaşmaya çalışsam güzel şarkısı kulaklarımda, gitmiyor. Tabii ki tek sebep bu değil ama kendi hayatım yaşamama bayağı bir engel oluyor. Ne yapacağımı bilmiyorum, senelerdir bu böyle üstelik son zamanlarda şarkısı bile silikleşti, duygularımdaysa bir değişiklik yok. Acı çekiyorum; bu benim suçum. Gidemiyorum, gidemeyeceğimi de biliyorum bu bir kararsızlık durumu değil. ama.. acaba.. gitmiş gibi mi yapsam? beni özler mi yine şarkı söyler mi? Ya da bir daha sesini duymam da etkisi bir süre sonra geçer mi?

Beni sevecek olan insanlar gerçekten bu halimle de sever mi noktasız? Kimse sen değil bunu bazen unutuyor gibisin. Sevmeyecekler çünkü ben onları sevemeyeceğim ve beni sevmelerine izin vermeyeceğim. Bunların hepsini bilinçsiz yapacağım üstelik. Yıllardır yapıyorum.

12.09.2010

Eski dosyaları silerken

bunu buldum. Bir sene önce yazmışım. Şimdiyse siliyorum.. Yazdıklarımın kaybolmasını sevmediğimden hep. O kadar çok şey değişmiş ki ama..


Seviyorum seni. Senden önce sevmiştim, senden sonra da sevecegim elbette, ama ne öncekileri senin kadar sevmiştim ne de sonrakileri bu kadar sevebileceğim. Aklımdan çıkacaksın arada ve ben mutlu olacağım artık düşünmüyorum diye ama tekrar döneceksin, daimi parçamsın bir süredir. Bunu istesen sen de görürdün, ama bana baktığında beni görmüyorsun bile, senin kalbinde ben hiç olmadım ki yıllardır. İlk farkettiğimde içimde birşeyler ölmüştü, kendimi kontrol de edememiştim üstelik ki bu kontrolsüzlük bana seni kaybettirdi, az da olsa sahip olduğum kısmını. Şimdiyse kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyebiliyorum en azından, elbette kendim için umutlarım azalmakta olsa da var, yine de mutlu olman için verebileceğim tüm desteği sana vereceğim, bu mutluluk başkasıylaysa bile. Arada kırılıyorum ama artık senin de elinde olmayan şeyler için kızmayı bıraktım. Sana geçmişte ne zaman kızdıysam bir hata yaptım, daha fazla hatayı kaldırabileceğimi de sanmıyorum. Belki sabırlı olursam, belki yıllarca yanında yakınmadan durursam beni farkedersin, sen de beni seversin, benim seni sevdiğim kadar çok değil belki ama yetecek kadar.. Senede birkaç kez göreyim seni, ya da birkaç senede bir farketmez, kopmayayım ama senden.. Hislerimi bilmek zorunda değilsin, sadece arkadaş olarak yanında tut beni, dururum biliyorsun. Salağım. Bu yüzden çok salağım, yine de kararlıyım. Çevremin düşünceleri bunu engelleyemiyor, iyiliğimi istediklerini bilsem de keşke bana destek olsalardı. Neyse, mühim değil. Neredeyse aynı şeyleri çok daha önce yaşamış olan birisi yanımda, her ne kadar böyle durumlarda birbirimizin sözünü dinlemesek de, minnettarım.

Biri var

ki o benim elveda'm. ki o bunu mutlaka anlar. ki ne olur ne olmaz en ufak bir fikrim bile yok. sad.ece özledim.

27.08.2010

Yastık


Birkaç gündür ekstra bir yastıkla uyuyorum. Hayır bir yerim ağrımıyor, hayır kötü emellerime de alet etmiyorum.. Sadece Pazar gününden beri saçmasapan bir boşluk hissiyle bir şeye sarılmadan yapamıyorum geceleri.

Elbette o beni kıskacına alamıyor ama olsun; senin hayalini kuruyorum ben de: saatlerce incelemiştim seni aklıma kazımak için her ayrıntıyı. Yeni baştan inceliyorum yüzünü, gittiler hepsi senin suçuun diye sızlandığın favorilerin, kirli sakalın ve sakalının çok ilginç bir biçimde(ya da belki normali odur) dairesel çıkması, yanağındaki yarım dairelerin üstünden parmaklarımla geçişim.. Muhteşem dudaklar, düzgün bir burun, kaşlar, rengine bayıldığım ama o esnada göremediğim gözler, şaşırtıcı bir biçimde uzun kirpikler.. Ama en çok da ellerin. Elim elindeyken o kadar çok inceledim ki n'olur hep böyle olsun diye umarak.. Gerçi beni bilirsin karamsar bir insanım elbette o kadar şanslı olacağıma inanmıyorum(belki inançsızlık bir sorundur, bilmiyorum.).

Tek bildiğim bunu yapmaya(yastığa sarılmaya değil, sana) bir ömür devam edebileceğimdi ama şimdi.. Aklımı yitirecek derecede özlüyorum seni.

Sanırım beni evcilleştirdin, ve yine sanırım ben bu gözyaşlarını seve seve riske etmiştim..

21.07.2010

Rüya

Adam: "Nasılsa sen yine sinirimi bozacak bir şeyler yaparsın, önden uzun uzun sarılayım sana.." dedi. Kadın gülümsedi: "Bugün değil, bu sefer değil. Seni öyle çok özledim ki..". Sarıldılar.

ve ben uyandım.

20.07.2010

Zor olan ne?

Klasik soru şöyledir: "Zor olan kalmak mı gitmek mi?". Bütün seçimlerde bir şekilde söz konusu olabilen bu soruyu arkadaşlarımın %90'ından duymuşumdur(şimdi gelip ben sormadım bıdıbıdı kimmiş o %90 demeyin de). Hannah Montana'da bile geçti yahu, yani izlediğimden değil de, ehem, konuya dönelim. Oysa kalmakta ya da gitmekte öyle aşırı bir zorluk yok, sürekli kalıyoruz ya da gidiyoruz, her an bu seçimi yapıyoruz, alışkanlıktan fark etmiyoruz kimi zaman. Kalmak/gitmek, beklemek/vazgeçmek, ummak/unutmak.. Hiç düşünmeden, yapmaya zaten meyilli olduğumuz seçime yönelip ne yaptığımızı sorgulamıyoruz bile.

Sadece bazen, hatta nadiren, hiç bir taraf ağır basmıyor ve kararsızlık ortaya çıkıyor. Zor olan bu işte: kararsızlık! Ya yazı-tura atacaksınız, ya mantığınızın söylediğini yapacaksınız, ya da belirsiz bir süre birinden birinin ağır basmasını bekleyeceksiniz. Ağır basan bir taraf varsa onu seçmemeniz hata zaten. Saçma olsun, salakça olsun ama yüreğinin sesini dinlemeyen her zaman daha büyük bir pişmanlıkla karşılaşma riskiyle dolaşır. Öyleyani.

Konuyla ucundan ilgili olarak, Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım'dan:
"Beklemek insana acı verir. Unutmak acı verir. Ama ne karar vereceğini bilememek acıların en büyüğüdür."(P.C.)